30 Haziran 2013 Pazar

Karatay diyeti
Kendimizi bildik bileli kilo vermek, daha zayıf olmak, daha güzel görünmek isteriz. Bunun için yapmadığımız şey kalmaz. Bugüne kadar Amerika’dan bize kadar gelen zayıflama yöntemlerinin  tek ortak noktası hiç kimsenin kilo verme problemine kalıcı olarak çözüm sağlamamasıdır. Evet kilolar veriliyor fakat bunu hayatımıza adapte edemediğimiz ya da geçici olarak adapte ettiğimiz için o diyeti bıraktığımız zaman verdiğimiz bütün kiloları fazlasıyla geri alıyoruz ve kilo verme aşamasında aç kaldığımız günler de cabası.
İnsanı psikolojik olarak esir alan, hayatının her noktasını etkileyen fazla kilo ve daha da ileriki safhası olan obezite sorunu maalesef yüzyılın en büyük sorunlarından biri haline gelmiştir. Çünkü obezite beraberinde tedavileri uzun süren ve hatta tedavisi olmayan bir çok hastalığa da yol açmaktadır. Bunların içinde şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, karaciğer rahatsızlıkları, felç, bel problemleri, polikistik over hastalığı ve daha bir çok hastalık bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse günümüzde polikistik over sendromu yaşayan bayan sayısı neredeyse 3 kadında 1 oranındadır. Bunun beraberinde getireceği problemleri; adet düzensizliği, hormonal dengesizlikler, çocuk sahibi olma ihtimalinin azalması ve psikolojik problemler olarak sayabiliriz. Bu polikistik sendromunu tetikleyen en önemli faktör ise şişmanlıktır. Alınan fazla kilolar böbreküstü bezlerinin yağlanmasına ve dolayısıyla hormonal dengesizlikten dolayı yaşanan adet düzensizliğine yol açar. Yumurtalama sorunu olan kadınlarda ise sonuç olarak hamile kalma şansının azalması görülür.

İnsanoğlunun yaşamını tehdit eden hastalıkların nedeni olan obezite –şişmanlık- aşırı kilo kavramlarını kardiyoloji profesörü Prof. Dr. Canan Karatay Efendigil ortadan kaldırıyor. Karatay Diyeti sadece kilo vermek amaçlı değil, beslenme şeklini bir yaşam tarzı haline getirmenize yardımcı olan profesör Canan hanım bütün sırlarını Karatay Diyeti adı altında bir kitap haline getirdi. Karatay diyeti kitabında şimdiye kadar deneyip sonuç alamadığınız bütün kilo verme yöntemlerinin üstüne bir çizgi çekip size gerçek sonucu hediye ediyor. Karatay diyeti geçici bir kilo verme durumundan çıkıp siz bile farkına varmadan bundan sonraki yaşamınızı yeniden şekillendirip sizi mutluluğa götürüyor. Nasıl mı? Karatay diyetini diğer diyetlerden ayıran en önemli şey şimdiye kadar doğru olarak kabul gören birçok şeyin aslında yanlış olduğunu savunmasıdır. Bunun en büyük kanıtı  ise şimdiye kadar kilo vermek için yapılan bütün çabaların boşa çıkmasıdır. Karatay diyeti bütün ezberleri bozuyor. Karatay diyeti aslında bir diyet değil yaşam tarzıdır.

Karatay diyeti beslenme uzmanlarının savundukları  ‘az az ama sık sık yiyin’ cümlesini tamamen  ortadan kaldırıyor. Karatay diyetinin bozduğu ezberlerden birisi de bugüne kadar bütün tıp camiasının savaş halinde oldukları kolesterolün aslında insan vücudu için çok faydalı bir şey olduğudur. Bir diğeri ise bugüne kadar yasaklanan yağın aslında insanın vücudunda yağ olarak depolanmadığı, alınan karbonhidratın yağ olarak depolandığıdır. Örneğin karatay diyeti der ki dilediğiniz kadar kuruyemiş yiyebilirsiniz ya da tereyağında sucuklu yumurta. Sadece bunlar da değil, kolesterole neden olduğu için yasaklanan kırmızı et, yumurta, pastırma gibi besinler, balık, süt, peynir, yoğurt ve bir çok besin grupları karatayda bilimsel olarak kanıtlanarak serbest hale geliyor.
Karatay Diyeti Kitabının adını soyadından aldığı Karatay diyetinin mucidi Canan Karatay özellikle türk insanımızın aşırı miktarda karbonhidrat tükettiğini, dolayısıyla toplumda obezite oranının arttığına ilgi çeken sayın profesör, kolesterolün insan vücudunun ayakta kalması için şart olduğunu ileri sürerek tıp dünyasının tepkisini üzerine çekmektedir. Bunu da insan beyninin %90ının kolesterolden oluştuğunu, sinir sisteminde kolesterol olmazsa ileti olmayacağına, vücudun en önemli antioksidanı olduğuna dayandırmaktadır.

Karatay diyeti size kısa zamanda geçici kilo vermeyi vaat etmez. Karatay diyetini bir yaşam tarzı haline getirmeyi başaran insanlar ilk aşama olarak kilo almamaya başlar, yağlar depo edilmez daha sonra az bir durağanlık dönemi yaşadıktan sonra depo edilen yağlar kırılarak kalıcı olarak kilo verirler. Karatay diyeti daha sonra bırakılan bir diyet olmadığı için hiçbir zaman verilen kilolar alınmaz. Ömür boyu da Karatay diyeti sayesinde kilo problemi olmaz.

Karatay diyetinde hiçbir zaman yiyeceğiniz yemeklerde miktardan söz etmez. Karatay diyetinde önemli olan şey yememeniz gereken besin gruplarıdır. Örneğin Karatay diyetinde kesinlikle yasak olan besin grubu karbonhidrattır. Karataya göre yağ olarak depolanan şey yağ değil, karbonhidrat grubudur. Yağ yediğinizde bu, vücudunuza yağ olarak girmez. Karataya göre insan vücudundaki yağın nedeni hareketsizlikten depolanması ve karbonhidrat grubudur. Ayrıca bilinenin aksine Karatay diyeti kuruyemişlerin faydalı olduğunu ileri sürer. Karataya göre ceviz, fındık, fıstık, bademi hiç çekinmeden tüketebilirsiniz.  Karatayda uzak durulması gereken en önemli yiyecek ekmek, hamur işleri, şekerli gıdalar, işlenmiş gıdalardır. Vitamin açısından zengin olduğu bilinen meyveler Karatayda yasaklı olan yiyeceklerden. Çünkü meyvede meyve şekeri olan fruktoz bulunur ve bu fruktozun fazlası insülin direncine neden olmaktadır.
Yaşam tarzı olan Karatay diyeti bir haftalık örnek reçete olarak şu şekilde ayarlanabilir;
Pazartesi
Kahvaltıda tereyağında 2 adet yumurta, istediğiniz kadar tuzsuz siyah ya da yeşil zeytin, tuzsuz peynir, kuru meyvelerden bir avuç, şekersiz çay ya da form çayları, bir avuç ceviz.
Öğle yemeğinde haşlanmış kırmızı et, bol yeşillikli zeytinyağlı salata, zeytinyağlı herhangi bir sebze yemeği, tuz içermeyen ayran, yemekten sonra istenirse yeşil çay.
Akşam yemeğinde ızgara balık, mevsimine göre bulunan yeşillikler içeren bol salata.

Salı
Kahvaltıda haşlanmış 2 adet yumurta, siyah-yeşil zeytin, labne peyniri, yeşil biber, roka, maydonoz,domates,içecek olarak süt, fındık, ceviz.
Öğle yemeğinde bir dolu tabak zeytinyağlı lahana yemeği ya da barbunya veyahut karnabahar yemeği, istediğiniz kadar yoğurt.
Akşam yemeğinde haşlanmış tavuk eti, bol salata, bir elma.

Çarşamba
Kahvaltıda tereyağında ya da zeytinyağında 2 yumurtayla yapılmış menemen, labne peyniri, ceviz, fındık, Antep fıstığı, sevilen bir bitki çayı.
Öğle yemeğinde ızgara köfte, yoğurt, zeytinyağlı bir sebze yemeği, salata, ayran ya da su.
Akşam yemeğinde kuzu eti pirzolası ya da bonfile, zeytinyağlı bir sebze örneğin fasulye ya da enginar, bakla yemeği, bol salata.

Perşembe
Kahvaltıda iki yumurtayla yapılmış omlet, labne peyniri ya da tuzsuz peynir, yeşil biber, siyah-yeşil zeytin, yeşillik, ceviz,fındık, badem, şekersiz çay.
Öğle yemeğinde bonfile ızgara, zeytinyağlı pırasa ya da kereviz, domates söğüş, yoğurt ve bir kaşık keten tohumu, su.
Akşam yemeğinde ızgara tavuk eti, zeytinyağlı barbunya, bol salata, rendelenmiş havuç, turp, ayran.

Cuma
Kahvaltıda haşlanmış iki adet yumurta, tuzsuz peynir, zeytin, maydonoz, kırmızı biber, roka, biber, ceviz, badem, fındık, fıstık, şekersiz çay.
Öğle yemeğinde ızgara kebap, közlenmiş yeşil biber, domates söğüş, rendelenmiş turp, ayran.
Akşam yemeğinde ızgara köfte, yoğurt, bol salata, zeytinyağlı semizotu yemeği, bol su.

Cumartesi
Kahvaltıda pastırmalı 2 adet yumurta, labne peyniri, yeşillik,nane, biber, zeytin, ceviz, fındık, bir bardak süt.
Öğle yemeğinde ızgara bonfile, yoğurtlu semizotu, bir kaşık keten tohumu.
Akşam yemeğinde ızgara balık, rendelenmiş turp, kırmızı soğan, bol yeşillikli salata, domates, bir elma.

Pazar
Kahvaltıda tuzsuz peynirle ve 2 yumurtayla yapılmış omlet, domates, zeytin,biber, roka, maydonoz, ceviz, badem, şekersiz çay.
Öğle yemeğinde şiş kebap, çoban salatası, zeytinyağlı bakla yemeği ya da lahana yemeği, bol su.
Akşam yemeğinde balık ızgara, taze yeşillklerle yapılmış salata, közlenmiş kırmızı biber, bol su.
Not: Akşamları 8den sonra kesinlikle hiçbir şey yenilmeyecek, her gün en az 2 litre su tüketilecek, her gün en az 30 dakika yürüyüş yapılacak.

Alıntıdır.


Bugün itibariyle kan grubuma göre beslenmeye başlayacağım, bakalım işe yarayacak mı? Bu arada www.kalorisepeti.com'a üye olarak kilo takibi yapabilirsiniz.Her gün aldığınız kalori miktarını kontrol altında tutmak isterseniz keyifli bir uygulama...

Kan Grubu Diyeti

M.Ö. 10000-15000 yılları arasında, Himalaya bölgesinde ortaya çıkan B Grubu kan, Pakistan ve Hindistan'da doğmuştur. Doğu Afrika'dan Himalayalar'a göç edenlerin iklim değişikliğine bağlı olarak B grubu kan taşıdıkları düşünülmektedir. B grubuna dahil olan kişiler çoğunlukla Japonya'dan Moğolistan'a, Çin ve Hindistan'dan Ural Dağları'na kadar olan geniş bir bölgede görülür. Batıya doğru gidildikçe, B grubu kan yapısına sahip olanların sayısı azalır. Avrupa'nın batısında ise kan grubu B olan kişilerin sayısı son derece azdır. En ağır hastalıklara karşı bile dirençli olan bu kan grubundakiler kalp hastalıkları ve kanseri diğer kan gruplarına oranla daha fazla yenmektedir.

B Grubu'nun özellikleriSindirim sistemi dayanıklıdır.
Beslenmede katı kuralcı değildir.
Sütlü besinlere ilgi duyabilir.
Strese karşı yaratıcılığını kullanır.
Formda kalabilmek için fiziksel ve zihinsel faaliyetler arasında denge kurması gerekir.

B Grubu'nun yemesi gerekenler:
Sütlü besinler
Dana ve hindi eti
Balık (İstakoz, karides, kalamar, midye gibi kabuklu deniz ürünleri hariç)
Zeytinyağı
Yeşil yapraklı sebzeler (4-5 öğün)
Patates, lahana ve mantar

B Grubu'nun yememesi gerekenler:

Mısır, buğday, mercimek, fındık ve susam
Kuzu ya da tavşan eti
Piliç ve tavuk eti
Susam yağı, ayçiçek yağı, mısırözü yağı
Zeytin


Sağlık riskleri:
Yorgunluk
Bağışıklık sistemi düzensizlikleri
Kan şekerinin düşmesi

Uygun sporlar:
Aerobik (45-60 dakika) haftada 3 kez
Bisiklet (45-60 dakika) haftada 3 kez
Yüzme (30-45 dakika) haftada 3 kez
Golf (60 dakika) haftada 2 kez
Hatha Yoga (45 dakika) haftada 2 kez

B Grubu için diyet örneği:
Kahvaltı:
Meyve kokteyli
2 dilim mısır ekmeği
2 dilim beyaz peynir
1 haşlanmış yumurta
Yeşil çay
Öğle:Marul, salatalık, peynir,
zeytinyağı ve limonlu salata
1 muz
Ot çayı
İkindi:1 dilim elmalı kek
Ot çayı
Akşam:Kuzu pirzolası
Esmer pirinç pilavı
Haşlanmış sebze
Yoğurt
1 kadeh şarap


Öneriler:Sütlü besinlere tepki gösteriyorsanız soya ürünlerini kullanın.
Bu beslenme planını aynen uyguluyorsanız vitamin ve mineral takviyesine ihtiyacınız yoktur.
Piliç etinde bulunan bazı maddeler bu kan grubundakilere zarar verebilir.


AB Grubu
A ve B gruplarının karışımından oluşan bu kan grubu çok ender olarak görülür. Doğu ve batıda farklı ulusların birbirine karışması sonucunda ortaya çıkmıştır. M.S. 900 yıllarından itibaren oluşan ve en yeni kan grubu olan AB grubuna dünyadaki insanların ancak yüzde 5'i dahildir. Bu gruptaki insanların bağışıklık sistemi çok güçlüdür. Ancak bazı kanser türlerine yakalanma riskleri vardır.

AB Grubu'nun özellikleriA ile B'nin modern karışımıdır.
Çevresel değişikliklerden kaynaklanan beslenme özellikleri gösterir.
Sindirim sistemi çok duyarlıdır.
Bağışıklık sistemi çok güçlüdür.
Stresi yenmek için zihinsel faaliyetlerden yararlanabilir.
A ve B grubu için sakıncalı olan yiyecekler bu grup için de sakıncalıdır.

AB Grubu'nun yemesi gerekenler:Domates
Deniz ürünleri
Süt ürünleri
Sebze
Koyun, tavşan ve hindi eti
Yoğurt
Yumurta 

AB Grubu'nun yememesi gerekenler:

Dana ve sığır eti (Et vücutta yağ olarak depolanır.)
Tavuk ve piliç eti
Sarımsak, biber, sirke
Hayvansal yağlar

Sağlık riskleri:Yaşlılık ve çocuk hastalıkları
Alerjiler
Astım ve saman nezlesi
Bağışıklık sistemiyle ilgili sorunlar
Kan hastalıkları
Kalp ve damar hastalıkları
Diyabet
Enfeksiyon hastalıkları
Karaciğer hastalıkları
Cilt sorunları
Kadınların üreme organlarında sorunlar.

Uygun sporlar:
Hatha Yoga (30 dakika) haftada 3-5 kez
Golf (60 dakika) haftada 2-3 kez
Bisiklet (60 dakika) haftada 2-3 kez
Yüzme ( 30 dakika) haftada 3-4 kez
Dans (30-45 dakika) haftada 2-3 kez
Aerobik (30-45 dakika) haftada 2-3 kez

AB Grubu için diyet örneği:
Sabah: 

Limonlu su (Kalkar kalkmaz)
1 bardak greyfurt suyu
2 dilim mısır ekmeği
2 dilim beyaz peynir
Kahve
Öğle:100 gram haşlanmış hindi göğüs eti
2 dilim kepek ekmeği
Salata
2 erik
Ot çayı
İkindi:1 dilim peynirli kek
Ot çayı
Akşam:Omlet
Çok az yağda pişmiş sebze
Karışık meyve salatası
Kafeinsiz kahve
İstenirse 1 kadeh kırmızı şarap

Öneriler:
Et yerken yanında mutlaka sebze yeyin.
Mide asidi az olduğundan azar azar ama sık sık yemek yiyin.
C vitamini takviyesi alın.

A Grubu
Asya ya da Ortadoğu'da M.Ö. 25 bin-15 bin yılları arasında ortaya çıkan A Grubu'nun ataları ilk vejetaryenlerdir. Yeni taş devri insanlarının yavaş yavaş toprağı işlemeye başlaması ve artık otlarla, bitkilerle beslenmesi yeni bir kan grubunun doğmasına yol açmıştır. Enfeksiyonlara karşı çok dirençli olan bu gruptaki insanların, kolera ve çiçek gibi hastalıkları atlattığı yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Bugün Batı Avrupa'da en yaygın olan bu kan grubu en çok Akdeniz, Adriyatik ve Ege bölgelerinde yaşayanlarda görülür. Doğu Asya'da ise A Grubu'nun en yoğun olduğu ülke Japonya'dır.

A Grubu'nun özellikleriOnlar ilk vejetaryenlerdir.
Sindirim sistemi duyarlıdır.
Bağışıklık sistemi dayanıklıdır.
Yerleşik beslenme ve çevre koşullarına kolayca uyum sağlar.
Stresi yenebilir.
Güçlü ve sağlıklı kalması için sebze ağırlıklı diyet uygulamalıdır.

A Grubu'nun yemesi gerekenler:Soya proteinleri, tahıl ürünleri ve sebzeler
Balık ya da tavuk eti
Sebze (daha çok çiğ ya da buharda pişirilerek)
Brokoli, havuç, balkabağı, ıspanak, sarmısak
Erik, vişne gibi meyveler

A Grubu'nun yememesi gerekenler:

Kırmızı et (Bu gruptakiler et yedikleri zaman ağırlık hisseder, enerji kaybına uğrarlar. Ayrıca et yağ olarak vücutta depolanır.)
Sütlü besinler (metabolizmayı yavaşlatır)
Salam, sosis, kavurma.
Biber, domates, patates ve lahana
Tropikal meyveler
Mandalina, portakal gibi turunçgiller

Sağlık riskleri:Bağışıklık sistemi
Kalp hastalıkları
Kanser
Diyabet
Sindirim sisteminden kaynaklanan vücut su toplaması

Uygun sporlar:
Tai Chi ( 30- 45 dakika) haftada 3-5 kez
Hatha Yoga (30 dakika) haftada 3-5 kez
Hızlı yürüme (30 dakika) haftada 2-3 kez
Yüzme (30 dakika) haftada 3-4 kez
Dans (30-45 dakika) haftada 2-3 kez
Aerobik (30-45 dakika) haftada 2-3 kez
Gerinme (15 dakika) haftada 3-5 kez

A Grubu için diyet örneği:
Sabah:
1 bardak limonlu su (kalkar kalkmaz)
1 küçük kase sütle karıştırılmış yulaf
1 bardak greyfurt suyu
Kahve veya ot çayı
Öğle:Beyaz peynirli marul salatası (taze soğan, salatalık, beyaz peynir, limon ve taze nane, marul)
1 dilim ekmek
Elma
Ot çayı
İkindi:2 dilim limonlu kek
2 erik
Yeşil çay ya da su
Akşam:Lazanya/Brokoli/ Yoğurt
1 kadeh kırmızı şarap

Öneriler:Mümkün olduğunca doğal besin alın.
B12 vitamini eksikliğine karşı tedbirli olun.
Dozunun yüksek olmaması koşuluyla C vitamini takviyesi alın. (250 miligramı aşmamalı.)
Orta yaşlılar günde 300-600 miligram kalsiyum takviyesi almalı. Bildiğiniz gibi vücut demir ihtiyacını kırmızı etten giderir. A grubunun diyetinde kırmızı et bulunmadığı için doktor kontrolünde demir takviyesi yapılmalıdır.
0 Grubu
Vahşi hayvanları avlayan ve onların etleriyle beslenen ilk insanların kan grubudur. Dolayısıyla bu kan grubunda olanların asla vazgeçemeyeceği yiyeceklerin başında kırmızı et gelir. A grubunun tersine bu kan grubunda olanlar kilo verebilmek için tahıllardan, taneli sebzelerden uzak durmalıdır.

0 Grubu'nun özellikleri0 Grubu'nda olanlar ilk insanları simgeler.
Et yemeye bayılırlar
Sindirim sistemleri sağlamdır
Bağışıklık sistemleri fazla hareketlidir
Diyet yapmaya ve çevreye uymaya zor alışırlar
Stresten kurtulmak için fiziksel faaliyetlere ağırlık verirler
Enerjik ve ince kalabilmek için metabolizmalarının hızlanması gerekir.

0 Grubu'nun yemesi gerekenler:Kırmızı et
Karaciğer
Beyaz et
Balık ve deniz ürünleri.
İyotlu tuz
Ispanak ve brokoli 

0 Grubu'nun yememesi gerekenler:

Tahıl ürünleri
Ekmek
Taneli sebzeler
Buğday (Buğdayda bulunan gluten maddesi, 0 grubundaki kişilerin kilo vermesini engellediği için buğday unundan yapılmış yiyeceklerden uzak durulmalıdır) 
Süt ürünleri ve yumurta
Sıvı yağ (özellikle de zeytinyağı).

Sağlık riskleri:Ülser
Mafsal iltihabı

Uygun sporlar:
Aerobik (40-60 dk.) haftada 3-4 kez
Yüzme (30-45 dakika) haftada 3-4 kez
Jogging (30 dakika) haftada 3-4 kez
Ağırlık kaldırma (30 dakika) haftada 3 kez

0 Grubu için diyet örneği:
Sabah:
2 dilim mısır ekmeği,
tereyağı ya da fındık ezmesi
180 gram sebze suyu
Muz
Yeşil çay ya da ot çayı
Öğle:180 gram haşlanmış dana eti
Ispanak salatası
Elma veya ananas
Su ya da soda
İkindi:1 dilim elmalı kek
Yeşil çay ya da ot çayı
Akşam:Kuzu pirzola
Haşlanmış brokoli
Haşlanmış patates
Karışık mevsim meyveleri
Bira ya da şarap (bir kadeh)

Öneriler:
Vitamin ve mineral takviyesi alın. (Özellikle B ve K vitaminleri)
0 kan grubundakilere uygun yiyeceklerde C vitamini ve D vitamini bol miktarda bulunmaktadır. Bu yüzden ekstra olarak C ve D vitamini almanız gerekmez.
Kanın pıhtılaşma gücü zayıf olduğu için doktora danışmadan A vitamini takviyesi almayın.
Süt ve sütlü besinler diyet listesinde bulunmadığı ve vücudun kalsiyum ihtiyacı karşılanmadığı için çeşitli haplarla kalsiyum takviyesi alın. 

Alıntıdır.

13 Haziran 2013 Perşembe

Bebek pudrası maskesi

Ben bu maskeyi uyguladım arkadaşlar,hassas cilt sahibiyseniz dikkat edin derim kızarıklığa neden oluyormuş ancaaaak benim gibi yağlı bir cilde sahipseniz bir deneyin derim yüzünüz pamuş pamuş,kadifemsi oluyor :) 







Deride yağ bezleri aşırı aktif ve aşırı sebum ürettiğinde yağlı cilt oluşur. Birçok hormonal faktörler, nem, beslenme düzeni ve kozmetik dahil, yağlı cilt oluşumunun çok fazla nedeni bulunmaktadır. Bununla birlikte, kalıtım cildin yağ üretiminde en büyük rolü oynamaktadır. Yağlı cilt ergenlik döneminde sık görülür ama her yaşta herkesi etkileyebilir. Yapacağınız hiçbir şey cildinizin yağ üretimini durdurmayacaktır ancak bitkisel tedavi seçenekleri sayesinde yağ üretiminizi azaltabilirsiniz.

Bebek pudrası maskesi sayesinde ciltteki yağlanmanın önüne geçersiniz. Böylelikle sivilceleriniz ortadan kaybolur. Ayrıca bebek pudrası maskesi gözenekleri temizleyerek siyah noktalardan cildinizi arındırır.

1

Banyodan sonra pamuk yardımıyla bebek pudrasını yüzünüze ve cildinize uygulayın. Biraz pudranın cildinizde kalmasına müsaade edin ve ardından losyon sürerek cildinizi nemlendirin.

2

2 yemek kaşığı su, 1 yemek kaşığı limon suyu, ½ yemek kaşığı bal ve ¼ yemek kaşığı kabartma tozu ve ½ yemek kaşığı bebek pudrasını karıştırın. Elde ettiğiniz maskeyi cildinizde yağlı bölgelere uygulayın.

3

2 yemek kaşığı bebek pudrasını gülsuyu ile karıştırın. Hamur kıvamına gelmesi gerekiyor. Maske sulu olursa bebek pudrası ekleyerek, katı olursa gülsuyu ekleyerek hamur kıvamı elde edin. Elde ettiğiniz bebek pudrası maskesini yüzünüze sürün. Maske kuruyana kadar yüzünüzde kalmalıdır. Tamamen kuruduktan sonra bebek pudrası maskesini yüzünüzden ılık su yardımıyla çıkarın.

4

İki yemek kaşığı bebek pudrasına krem kıvamına gelene karar gülsuyu ilave ederek karıştırın. Hazırladığınız maskeyi yüzünüze sürerek kuruyana kadar bekletin. Maske tamamen kuruduktan sonra ılık suyla yıkayarak durulayın.

5

Sivilce probleminiz varsa 1 yemek kaşığı bebek pudrası ve 1/2 yemek kaşığı limon suyu ve ½ yemek kaşığı suyu karıştırın. Elde ettiğiniz maskeyi yüzünüze sürün. Maske kuruduktan sonra ılık suyla çıkarın. Hassas cildi olanlar limon suyunu kullanmamalıdır.

Alıntıdır.

Hiç değilse haftada bir günü kendinize ayırın. Hem dinlenin hem de güzelleşmenin keyfine varın. Telefonun fişini çekin. En sevdiğiniz kaseti çalın. Kanapeye uzanıp kafanızdaki tüm düşünceleri silip kendinizi müziğin ritmine bırakın. Siz gevşedikçe ve içinizdeki stresi attıkça cildiniz de gevşeyecek ve nefes almaya başlayacaktır. Cildiniz artık beslenmeye hazırdır. Mutfağa gidin ve buzdolabının kapağını açın. Cilt tipinize uygun ya da cilt sorunlarınıza çare olacak malzemeyi alıp maskeyi hazırlayın.

Doğal maskeler, ani etkili olup cildi nemlendiriyor, tazeliyor ve kırışıklıkları gideriyor. İçerdikleri maddelere göre ciltteki işlevleri de değişiyor. Kimi yağlı ciltlere iyi gelirken, kimi kuru ciltlere nem kazandırıyor. Ancak dikkat! Cilt tipinize uygun olmayan maddeleri içeren bir maske, cildinize zarar verebiliyor. Örneğin; kuru ciltliyseniz limon ve greyfurt gibi turunçgillerden uzak durmanızda yarar var.

Özellikle içinde bulunduğumuz şu günlerde kirli havaya, sert rüzgarlara ve sigara dumanına maruz kalan cilde maske uygulamak çok yararlı. Çünkü maskeler, cilde derinlemesine etki ediyor. Maskeyi cildinizin durumuna göre haftada 1 veya 15 günde bir uygulayabilirsiniz.

Meyve, sebze ve yumurta gibi besinlerden oluşan maskeleri evde hazırlamak hem çok kolay hem fazla zaman almıyor, üstelik ekonomik de.
bunun için üşenenler ya da'nasıl olsa her gün nemlendirici krem sürüyorum, geceleri besleyici krem kullanıyorum, maskeye ne gerek var' diyenler olabilir.

Dermatologlara göre ince bir kat tabaka halinde sürülen kremlerin aksine maskeler, cildi neredeyse 3 mm ile yarım santim kalınlığında bir tabaka halinde kaplayarak dış etkenlerle ilgisinin tamamen kesilmesini sağlıyor. Böylece cilt, maskedeki tüm vitamin ve mineralleri kolaylıkla özümsüyor.

Maske sürmenin incelikleri

*Önce cilt tipinizi belirleyin. Cildinize uygun meyve ya da sebzeyi seçin. Yapraklı sebzeleri kaynar suda 3 dakika bekletip süzün. Soğuyunca cildinizin üzerine yerleştirin. Diğer sebzeleri ise robotta püre haline getirin. Akmayacak kıvama gelince maskeniz hazır demektir.
* Maskeyi sürmeden önce cildinizi temizleyin. Çünkü kirli cilt maskeyi özümseyemez. Bunun için bir parça pamuğa temizleme sütünü döküp önce tüm cildinizi temizleyin, sonra ılık suyla yıkayıp havlu ile tampon yaparak kurulayın.

* Maskeyi göz ve dudak çevresi hariç tüm yüz ve boynunuza kalın bir tabaka halinde sürün. Kesinlikle bir yere uzanıp kafanızdaki düşünceleri boşaltın. Çünkü bu pozisyon, vücudun gevşemesine yol açarak hem maskenin akmamasını hem de cildin maskeyi daha kolay özümsemesini sağlıyor.

* Önerdiğimiz maske tariflerindeki bekleme sürelerini aynen uygulayın. Aksi durumda maske cildinize zarar verebilir. Maskeyi temizlemek için ılık suya batırılmış pamukla cildinizi silip yıkayın ve havlu ile tampon yaparak kurulayın.

Kızarıklık sorunlarına ahududu

Probleminiz:
Cildinizde dolaşım sorunları var. Kılcal damarlarınız zaman zaman hiç de estetik olmayan görüntülere yol açıyor. Sivilceler ve yer yer kızarıklıklar ortaya çıkıyor.

Ne yapmalısınız?

Öncelikle kan dolaşımını hızlandıran sebze ve meyveleri araştırın. Frenküzümü, ahududu, böğürtlen ve çilek gibi meyveler bu konuda can simidiniz olabilir. Ayrıca içerdikleri bol A vitamini sayesinde cilde pürüzsüz ve kadifemsi bir görünüm kazandırırlar.

Size uygun maske:

1 avuç dolusu çilek veya ahududuyu bir kâseye alın. Püre halinde ezip cildinize sürün. Ancak cildiniz kuru ise çilek püresine 2 çorba kaşığı süt kreması ekleyip karıştırın ve temizlenmiş cildinize uygulayıp 10 dakika bekletin. Yıkayıp kurulayın.

Çileğin özellikleri:

Çilek, bol C vitamini içerdiği için vücudun ve cildin bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Toksinlerin atılımını kolaylaştırarak vücudu temizliyor. Ayrıca bağırsakları yumuşatarak kabızlığı gideriyor.

Yağlı cilde limon

Probleminiz:
Cildiniz aşırı yağlı. Üstelik yer yer parlıyor ve gözenekler genişlemiş. Bu durumda yağ dengesini düzenleyen bir maske uygulamalısınız. Limon bu konuda yararlı olabilir.

Ne yapmalısınız?

Her sabah uyandığınızda ayna karşısına geçin ve cildinizi dikkatle inceleyin. Büyük bir olasılıkla yeni bir sivilce ile karşıla şaabilirsiniz. Yağlı cilt, sivilce ve aknelere davetiye çıkarabiliyor. Bu durumda antiseptik ve sıkılaştırıcı etkili olan limon ile maske hazırlayın.

Size uygun maske:

2 limonun kabuğunu soyup kabuklarını 2 çorba kaşığı suyun içinde 3 dakika bekletin. Robotta püre halinde ezin ve canlandırıcı maske olarak kullanın. Temizlenmiş cildinize pamukla sürüp birkaç dakika bekleyin. Ilık suyla yıkayıp havlu ile kurulayın ve ardından günlük nemlendiricinizi sürün.

Limonun özellikleri:

Sıkılaştırıcı ve mikropları öldürücü özellikler içeren limon, bol su içerdiği için toksinlerin vücuttan atılımını sağlıyor. Böylece cilt pürüzsüz bir görünüme kavuşuyor. Zengin C vitamini deposu olduğu için cildi dış etkenlerden koruyup cilt hücrelerinin yenilenmesine katkıda bulunuyor.

Kuru cilde marul

Probleminiz:
Sürekli stres hali ve yoğun çalışma temposu cildi olumsuz yönde etkileyerek kuruluğa sebebiyet verebiliyor. Önlem alınmazsa ilerleyen dönemlerde cilt, mat bir görünüme kavuşuyor ve erken kırışıklıklar sözkonusu olabiliyor. Kuru cilt diğer cilt tiplerine oranla daha çabuk yaşlanıyor.

Ne yapmalısınız?

Sağlıklı, taze ve ışıltılı bir cilt istiyorsanız öncelikle maksimum düzeyde bir nemlendirme sağlamalısınız. Bu nedenle bol su içeren tüm meyve ve sebzeler cildinizin dostu olabilir. Bizim önerimiz marul ya da kıvırcık salata. Her ikisinin de içerdiği su miktarı cilde ihtiyacı olan nemi sağlayacaktır.

Size uygun maske:

Birkaç marul yaprağını kaynar suya batırıp 2 dakika bekletin ve soğumaya bırakın. Yaprakları temizlenmiş yüzünüze ve boynunuza uygulayın. 20 dakika bekleyip yüzünüzü ılık su ile yıkayın. Havlu ile tampon yaparak kurulayın.

Marulun yararları:

Marul bol su içerdiğinden vücuttaki toksinleri atıp temizliyor, zengin A vitamini sayesinde cilde pürüzsüzlük kazandırıyor. C vitamini ile de cildi güçlendirip olumsuz dış etkenlere karşı koruyor.

Yıpranmış cilde üzüm:

Probleminiz:Cilt bir takım olumsuz etkenlerden dolayı yıpranmaya ve erken yaşlanmaya başlıyor. Özellikle sonbahar aylarında ani değişen havalar cildi fazlasıyla etkiliyor. Bu dönemlerde cildi tazelemek ve kış mevsiminin zararlarından korumak için ölü hücrelerden arındırılması gerekiyor.

Ne yapmalısınız?

Bu durumda sadece nemlendirici kullanmak yeterli olmaz. Belli aralıklarla peeling yani ölü hücrelerin temizlenmesi işlemini de uygulamalısınız. Üzüm, bu konuda derdinizin çaresi olabilir. Üzüm, içerdiği maddeler sayesinde cildi derinlemesine temizlerken, kan dolaşımını da düzenliyor.

Size uygun maske:


Üzümlerin kabuklarını soyun. Çukur bir kaseye alıp çatalla ezerek püre haline getirin. Fazla suyunu süzün ve posasını temizlenmiş cildinize dairesel hareketlerle masaj yaparak sürün. 20 dakika bekleyip yıkayın.

Üzümün yararları:

Ölü hücreleri temizlemenin yanı sıra selülite de iyi geliyor. Cildin su tutmasını engelliyor. Zengin içeriği ile toksinleri atan üzüm, bağırsak ve böbrekleri çalıştırıyor, bol enerji veriyor ve cildin yaşlanmasını geciktiriyor.

Yorgunluğa çare muz

Probleminiz:
Çalıştığınız ortamda yoğun hava kirliliği sözkonusu ise ya da sigara tiryakisi iseniz ve gece hayatınız varsa bu durumdan en çok etkilenecek yerlerden biri de cildinizdir. Cilt, dış etkenlere karşı savaşamayacak kadar güçsüz hale geliyor ve yorgun bir görünüme kavuşuyor.

Ne yapmalısınız?

Yorgun cilt soluk renklidir, kırışıklıklara davetiye çıkarır. Hiç değilse haftada bir kez zengin potasyum kaynağı olan muzla bir maske uygulayın. Muzun içeriğindeki yorgunluk giderici etkiler cildi dinlendirerek tazeliyor ve ışıltılı bir görünüme kavuşmasını sağlıyor.

Size uygun maske:

1 muzu çatalla ezerek püre haline getirin. Temizlenmiş cildinize masaj yaparak sürüp 15 dakika bekleyin. Ilık suya batırılmış pamukla cildinizi temizleyin. Ilık suyla yıkayıp havlu ile tampon yaparak kurulayın.

Muzun yararları:

Muz yüksek tansiyon, yorgunluk ve kramplara karşı etkili olan potasyum açısından çok zengin bir meyve. Bol enerji verip, idrar söktürücü özellikler içeriyor. Ayrıca A ve C vitaminleri içeriyor. Bu nedenle yorgun cildin en yakın dostudur.

Kırışıklıklara kivi

Probleminiz:
İlerleyen yaş, düzensiz yaşam tarzı ve olumsuz dış etkenler cildin direncini kaybetmesine ve kırışıklıkların oluşmasına neden oluyor. Önlem alınmazsa ciltte hızlı yaşlanma başlıyor ve cilt soluk bir renge bürünüyor.
Ne yapmalısınız?

Cilde kadifemsi bir yumuşaklık ve ışıltı kazandırmak, kırışıklıkları hafifletmek için ekstra bakım uygulamakta yarar var. En zengin C vitamini kaynağı olan kivi yaşlanmayı durdurabiliyor. Yaşınız 25'in üzerinde ise kivi maskesini haftada bir kez uygulayın.

Size uygun maske:

Birkaç kiviyi soyup çatalla ezerek püre haline getirin. Suyunu süzüp posasını temizlenmiş yüzünüze ve boynunuza masaj yaparak sürün. 20 dakika bekleyip ılık suya batırılmış pamukla silin ve ılık suyla yıkayıp havlu ile kurulayın.

Kivinin yararları:

Kivinin portakal ve limon gibi turunçgillerden daha fazla C vitamini içerdiğini biliyor muydunuz? Kivi de ayrıca bol miktarda magnezyum bulunuyor. Anemi ve mide problemlerine etkili olan kivi, bağırsakları yumuşatıyor ve toksinlerin atılımını sağlayıp vücudu temizliyor.

Pürüzlü cilde fesleğen

Probleminiz:Cildiniz pürüzlü ve yaşlı görünüyor. Sık sık lekeler ve sivilceler de ortaya çıkıyor. Eğer özenli bir bakım uygulamazsanız yüzünüzdeki kırışıklıklar artarak derinleşebilir.

Ne yapmalısınız?

Bu konuda taze ya da kuru fesleğen imdadınıza yetişebilir. Fesleğen, temizleyici ve canlandırıcı etkisiyle hücreleri yenileyerek cildin elastikiyetini artırıp ışıltılı bir görünüme kavuşmasını sağlıyor. Haftada 1 veya 2 kez fesleğen maskesi uygulamanızda yarar var.

Size uygun maske:

1 avuç kuru fesleğen yaprağını bir çay fincanı kaynar suya atın. 1 çorba kaşığı süt tozu ilave edip ılınmaya bırakın. Süzüp cildinize dairesel hareketlerle masaj yaparak yedirin ve temizleyici olarak kullanın. Özellikle kuru ciltler için çok yararlı bir doğal temizleme ürünü.

Fesleğenin özellikleri:

Saçlarınız mı dökülüyor? Özelikle taze fesleğen kullanmanızı öneriyoruz. Saç dökülmesini yavaşlatıyor. Bir demet fesleğen yaprağını yarım litre suda kaynatıp süzün. Ilınınca bir şişeye alıp ağzını kapatın. Her yıkamada saç diplerinize friksiyon yaparak uygulayıp saçınızı yıkayın.

Şişkinliğe karşı rezene

Probleminiz:
Son zamanlarda her sabah uyandığınızda aynadaki görüntünüzden rahatsız mı oluyorsunuz? Yüzünüz ve gözlerinizdeki şişkinlik sizi rahatsız edecek boyutlara mı ulaştı? Üstelik cildiniz soluk mu? Bu sorulara yanıtınız evet ise rezeneyi deneyin.

Ne yapmalısınız?

Acil önlemler almazsanız sürekli şişkinlik cildinizin elastikiyetini kaybetmesine yol açabilir. Öncelikle şişkinliği giderip sonra cildi sıkılaştırıcı önlemler alın. Bunun için rezene maskesini cildinizin durumuna göre haftada bir ya da iki kez deneyin.

Size uygun maske:

20 gr rezene yaprağını 1 çay fincanı suyla kaynatıp süzün. 3 çorba kaşığı rezene suyuna 1 yumurta sarısı ve ayrı bir yerde kar halinde çırpılmış 1 yumurta akı ilave edip karıştırın. Yüz ve boynunuza sürüp 15 dakika bekletin. Ilık suyla yıkayıp kurulayın.

Rezenenin yararları:

Yüksek oranda A vitamini içeren rezene cilde en yararlı sebzelerden biri. Ayrıca B ve C vitaminleri, kalsiyum, kükürt ve demir kaynağı da. Hindistan'da yüzyıllardır değişmeyen bir gelenektir rezene. Her yemekten sonra ağız kokusunu gidermek ve hazmı kolaylaştırmak için rezene tohumu çiğnenir.

Lifting etkili yumurta

Probleminiz:

Cildinizde hafif sarkmalar başladı. Bunun nedeni cilt yapınız olabilir. İlerleyen yaş ya da hızlı kilo alıp verme gibi sorunlar da cildin esnekleğini yitirerek sarkmasına yol açıyor. Acil olarak cildinizi sıkılaştırmazsanız sarkma artacaktır.

Alıntıdır.







42 Kilo Zayıflayan Güldemir'in Başarı Öyküsü




28/04/2006
Sevgili arkadaşlar,
28 yaşında bir bayanım.ızmir’de yaşıyorum, özel bir şirkette ithalat dep.da çalışıyorum,şişmanken kimse bana bakmadı,zayıfken de ben onları beğenmediğim için bekarım:)))
Ne olur anlatacaklarımı iyi dinleyin eğer sokağa çıkmaktan utanıyorsanız kat kat yağlarınız yüzünden, bacaklarınız birbirine sürtünmekten pişik olduysa, kendi ailenizin yanında bile utana sıkıla yemek yiyorsanız, odanız gizlenmiş yemekler/suçluluklar/utançlar ama yine de hiç durmadan çatlarcasına yemeler cehennemine dönmüşse , sırf pantolonlarınızın fermuarları kapanmıyor diye üstüne uzun,upuzun,çuval misali penyeler tişörtler giydiğiniz halde mağazaya gidip yeni bir pantolon almaya utanıyorsanız isteyeceğiniz bedenin haşmeti yüzünden, hiçbir işe yaramadığı halde karnınızı gün boyu içinize çekmekten müthiş gaz krampları yaşıyorsanız, sizden 10-15 yaş büyük adamlar/kadınlar size abla/teyze diye hitap ediyorsa, makyaj malzemesi alacakken bile utanıyorsanız “sanki makyaj yapsan ne olacak?” tarzı bakışlardan ve sırf bu yüzden makyaj bile yapmıyorsanız artık, bir erkeğe/kadına değil sahip olmayı ona bakmayı bile yasaklıyorsanız kendinize, dolabınızın gizli köşelerinde duran, bir ayin yapar gibi çıkarıp baktığınız, alırken “falancaya alıyorum” diye aldığınız küçük beden kıyafetler saklıyorsanız onları birgün giyeceğiniz umuduyla, siz şişmanken içinizde incecik bir kadın/adam yaşıyorsa ve kabullenmek istemiyorsa XXL olmayı, ve yiyorsanız bunlar başınıza her geldiğinde, tıkanıncaya, çatlayıncaya, midenizi değil her yönden aç kalmış ruhunuzu doyurmak isteğiyle yanarcasına yiyorsanız ama doymuyorsa içinizdeki o aç, o zavallı, o hor görülmüş, o gizli gizli ağlayan, o şişmanladıkça kırılganlaşan, ama sanki şişmanladıkça dayanma gücü de artacakmış gibi daha da itilen,dışlanan,paramparça edilen ruh, anlatacaklarımı iyi dinleyin, çünkü bunların hepsini, hepsinden fazlasını yaşadım ben...
Ama bitti, bitirdim... O günleri her anımsadığımda şu anki gibi gözlerim dolsa da, bitirdim artık. Ben tam 42 kilo zayıfladım arkadaşlar. Kolay mıydı? Hayır. Peki çok mu zordu? Yine hayır.

Gerçek anlamda zayıflamaya başladığım güne kadarki zamanı es geçiyorum, hepiniz bilirsiniz çünkü o malum pazartesiler vs, unutun bunları. Ben bir Çarşamba günü başladım zayıflamaya.Ama öncesi var.
21 mart 2005 gecesi: Internette malum sörflerimi yapıyorum bir elimde çikolatamla,google’da aramalar,anahtar cümlelerim hep aynı: diyet,rejim listeleri,kilo verdim,mucize diyet...Birden farkettim ki şu diyet,rejim sözcükleri sinirimi bozuyor.Okudukça kocaman kocaman ısırıyorum çikolatamı hırsla,sanki gelip onu benden alacak şu diyet denen şey,sanki bir canavar o.. Bunu farkedince “neden diyet ya?” dedim, “ben diyet yapmayacağım,ben zayıflayacağım”. Bilgisayarı kapattım. Yatağıma uzandım.Düşündükçe nefret ediyorum diyet,rejim sözcüklerinden,nefret ettikçe kaçıyorum,kaçtıkça kovalıyorlar beni,bir kbrit kutusu beyaz peynirler,ince bir dilim kızarmış ekmekler.. Normal zamanda pekala kabul edilebilecek bir dilim peynir,bir diyet listesinde yeralınca en iğrenç yiyecekten daha iğrenç görünüyor gözüme.Oysa diyet yapmasam?Yapmayacağım desem,diyet ve rejim sözcüklerini atıversem kafamdan, kimbilir? Böyle garip düşüncelerle uyuyakalıyorum.
22 mart Salı günü,kızarmış ekmek kokusuyla uyandım,annem mutfakta,her zamanki kahvaltı menümü hazırlamış,bir dilim kızarmış ekmek+1 salatalık+ 1 domates+ bir kibrit kutusu beyaz peynir.. Şişmanlar bilirler,ailenizdeki herkes bir diyet uzmanıdır,kendince bir diyet uygulatır size mutlaka.Akşamki düşünceler geldi aklıma.Gittim mutfağa “ben diyet falan yapmıyorum yeter artık böyle de mutluyum”dedim anneme.Sanki yıllardır uygulattığı sözümona diyet çok işe yaramış da ben hainlik etmişim gibi kızgın kızgın baktı bana ve “ne halin varsa gör”dedi. Birden o kızarmış ekmek mis gibi koktu bana:) oturdum karnımı doyurdum(kahvaltı sonrası gizli gizli başka şeyler yemek zorunda kalmayacağım için rahattım)ve geçtim tv karşısına.kumanda elimde,zap yapıyorum,ama aklım başka yerlerde,aklımda diyete dahil etmediğim an mis gibi kokan o kızarmış ekmek,kütür kütür tadını ala ala yediğim o salatalık var,peynir bile hiç bu kadar beyaz olmamış sanki..tıpkı annemin hiç bu kadar sinirli olmadığı gibi:)) halbuki bilse onun diyet kahvaltıları sonrası gizlice neler yediğimi,yaptığım bu “diyet olmayan kahvaltı” için gelip alnımdan öpecek:)) O 22 mart salısı bana birşeyler oldu işte,ya da ben bana,ben beynime birşeyler yaptım ve düşündüm durmadan.Düşündüm.Kendimle konuştum.
-Zayıflayabilirim.Neden olmasın ki?Yapacağım tek şey,yiyeceğim şeyleri bir diyetin veya rejimin değil,zayıflama isteğimin belirlemesi.
-Peki o istek yeterince güçlü mü bende?Hem de dağları devirecek kadar.
-E o halde,derdim ne ki benim?Derdim kendimi bağımlı ve mecbur hissetmem.
-Neye karşı?Bana dayatılanlara karşı,içinde diyet/rejim sözcüğü geçen bütün cümlelere karşı,bir kibrit kutusu beyazpeynirlere karşı
-Yani?Yanisi,beni en çok istediğim şeyi yapabilmekten alıkoyan şey,beni en çok istediğim şeye ulaştıracak yolun başka yerlerden geçtiğini zannetmem
_Peki nereden geçiyor ki o yol? Benden,kendimden,beynimden,herkesin bildiğinden değil benim bildiğimden.Çünkü bu beden benim.Onun ne istediğini benden daha iyi kim bilebilir,ne hissettiğini,neyin onu acıttığını,neyin cesaretlendirdiğini...
-Zayıflayabilirim o zaman.Evet,tabi ki,neden olmasın ki,neden?
Kendimle konuştum durdum bütün gün ve bütün gece.23 mart sabahı uyandığımda,ne bir diyete/rejime başlama kararı almıştım,ne de o gün pazartesiydi:)) basit bir çarşambaydı işte.Mutfağa gittim,bir portakalı,bir elmayı,bir armutu,bir salatalığı,bir avuç çileği(sanırım hormonluydular ama ne yapayım daha yeni çıkmışlardı ve kıpkırmızıydılar:))) blendıra attım,püre yaptım ve oturup yedim.Kendime sözüm vardı ama,bu bir diyet değildi.Değildi işte!!Sadece akşam yediğim makarna yüzünden doluydu midem ve canım sabah sabah o soğuk meyve püresini çekmişti.O püre yumuşak yumuşak mideme kayarken garip bir huzur duydum arkadaşlar.”Ben diyet yapmak için değil,mideme destek olmak için yapıyorum bu hafif kahvaltıyı”düşüncesine inanmıştım çünkü.
Kahvaltıda meyve püresini yedikten kısa bir süre sonra midem bir kazındı ki sormayın. Deliricem neredeyse. Ama neden delireyim ki? Ne diyet yapıyorum ne bir şey,niye tutayım ki kendimi? Kalktım usulca,mutfağa gittim,dolabı açtım,gözüme ilk ilişen kapaklı bir kapta etli biber dolması,çok da severim,aldım bir tane öyle elimle, tabiri caizse yuttum.Ben onu çiğnemeye çalışırken ne oldu hatırlamıyorum kapı mı çaldı,telefon mu,annem mi seslendi,araya bir şeyler girdi işte ve midemin bir sonraki kazıntısını duyduğumda öğlen olmuştu! Annem sofra hazırlıyor. Bu arada,ailenizdeki herkes diyet uzmanıdır demiştim ya,aynı zamanda çift kişiliklidir de!Bir yandan mantıları börekleri kızartmaları koyarlar sofraya,bir yandan “aman şundan az ye bundan yeme”bilmemne.Annem de mevsimin ilk patlıcanından misler gibi kızartma yapmış,üstünde sarmısaklı yoğurt,yanında biber patates köfte domates sosu... Çöktüm bütün haşmetimle masanın başına,annemde yine aynı suçlayıcı bakışlar üzüntüyle karışık, “bakma bana öyle anne” dedim, “diyet falan yapmıyorum,yiyeceğim canım ne istiyorsa banane” ışin garibi,kendim de inanarak söylüyorum bunu, öyle arka planda “yine de az yiyeyim” gibi bir düşünce falan yok arkadaşlar,arka plandaki tek düşünce,bir gece önceden düşündüğüm şey: Zayıflayabilirim,yapabilirim! Ama yiyeceğim işte bu kızartmayı çünkü canım çok istiyor... Ve yedim. Tıkabasa. Artık diyet yapmayacağım düşüncesinin keyfiyle,tadına vara vara...
Yaklaşık 1 haftayı böyle geçirdim arkadaşlar.ıstediğimi özgürce yiyerek.Bir haftanın sonunda bir duş sonrası tartıya çıktığımda ibre 93. E bir hafta önce de 93’tü? E herhalde 93 kalacak,ben diyet/rejim yapmıyorum ki.Tabii ya...
Bir hafta kadar sonra.Nisanın 7’si. Gece 12 suları.Dert ortağım yastığıma sarılmış düşünüyorum.Şeytan dürtüyor durup dururken,fırlayıp tartının üstüne çıkıyorum.91 mi??Nasıl ama?Ne diyet ne başka bir şey yaptım ben,hatta hayatımda ilk defa diyet yapmadım!Yatağa dönüp geçen haftayı kafamdan geçiriyorum.Farklı olan şey ne?Duramıyorum kalkıp bir sigara yakıyorum ama ellerim titriyor sevinçten,birşeyler var,birşeyler var ama ne..Buluyorum sonra ne olduğunu.Başardım,2 kilo zayıfladım,çünkü nefret ettiğim diyeti kovdum kendi cumhuriyetimden,o diyet ki ne zaman “hadi yap beni”dese arkamdan çivili sopalarla iterdi beni buzdolabına,marketin cips reyonuna,köşedeki nefis dürümler satan büfeye.Çünkü o çok uzaklarda ulaşamayacağım yerde duran bir cansimidi gibiydi,”gel bana tutun kurtul boğulma”derdi ve ben ona her ulaşmaya çalıştığımda denizin daha derinine daha derinine batardım.Öğrenmem gereken tek şey çarenin uzaktaki cansimidinde degil kendi kollarımda olduğuydu.Bilinçsizce öğrenmiştim.Sigaram biterken(içtiğim son sigara oldu)geçirdiğim haftanın farkını buldum.Bir hafta boyunca kaybetme korkum olmadan yemek yemiştim.Bu yüzden bilinçsizce değil,doyduğum anı hissederek ve doyduğum an masadan kalkarak yemiştim.Düşünün arkadaşlar.diyet yapmaya karar verdiğiniz pazartesilerin öncelerini düşünün,nasıl yangından mal kaçırır gibi yemek yediğinizi düşünün.Ben çok yaşadım bunu ya siz?Bir keresinde bir pazar günü iki kere kendimi zorlayarak kusmuştum daha çok yiyebilmek için. Doymayan midelerimiz değil içimizdeki o aç ruhtur,kendisinden esirgeneceğini anladığı an daha bir açgözlülükle saldırır normal zamanda belki hiç yemeyeceği şeylere bile.Çünkü beyin ona “bak bir daha yiyemeyeceksin bunları”sinyalini verir siz farkında olmadan ve o da yer yer yer,ta ki diyet sudan sebeplerle bir sonraki pazartesiye ertelenene kadar yer..
Bir sonraki hafta ilk ve son yanlışımı yaptım.
Tartıda gördüğüm –2 kilo beni heyecanlandırmıştı,hangi şişmanı heyecanlandırmazdı ki?Yanlışım ise farkında olmadan yeniden garip bir hırsa kapılmak ve o şuursuzca yiyeceklere saldırmayı bekleyen aç ruha açık kapı bırakmaktı.Hırsım,hadi şundan daha az yiyeyim hadi patates kızartmasına hiç dokunmayayım diyen o diyetlere alışkın beynim 3. hafta korkunç bir oyun oynadı bana.Evet tartıda –2.5 kilo gördüm hafta sonunda,evet sevindim bu doğru,hatta o kadar sevindim ki tartıdan indikten sonra soluğu telefonun başında alıp sözümona ödül verdim kendime: tam 5 tane kıymalı pide ısmarladım ve bir solukta yedim.1 litre kola içtim.Üstünden yarım saat bile geçmemişken 2 tane bademli magnum yedim.Ardından 250 gramdan fazla fındık.Ardından neredeyse kurumuş ve tüm cazibesini kaybetmiş (ama aç ruhum için ne farkeder ki?) 7-8 dilim baklava.Sonra öğlenden kalan kısır, sarmısaklı yoğurt, 2 muz... Ne de olsa kilo verebiliyordum,gene verebilirdim değil mi?öyleyse o maratona yeniden başlayana kadar bişeyler daha bişeyler daha yesem ne çıkardı ki?ışte arkadaşlar,beynimin oyununa gelişim böyle oldu.Ama iyi ki de olmuş.Korkunç bir mide bulantısıyla tuvalete koşup bağıra bağıra kusarken herşeye lanet ettim.Aptallığıma,gözümün önünde duran gerçeğe o bana o kadar yaklaşmışken sırt çevirmeme,herşeye. ışte günlük tutmaya o gece başladım. Yazdığım ilk şeyleri aynen aktarıyorum size:
GERÇEK: BEDENıM BEYNıMıN KONTROLÜNDE
SORUN : BEYNıM BEDENıMı ZAYIFLATMAYI REDDEDıYOR
NEDENı: BEYNıME ÖYLE HATALI ŞEYLER YÜKLEMıŞıM Kı O ÇARESıZ KALIYOR
ÇÖZÜM: BEYNıME BEDENıMı ZAYIFLATMASI ıÇıN ıHTıYACI OLAN DOĞRU BıLGıLERı YÜKLEMELıYıM
BEYNıME ÖĞRETECEKLERıM:
1-BEN DE ZAYIF OLABıLıRıM.BENıM ıSKELETıM DE ıNCECıK BıR ıNSANINKıNDEN FARKSIZ!!!.NEDEN ONUNKı DÜZGÜN KASLAR VE YETERLı MıKTARDA YAĞLA KAPLIYKEN BENıMKı KATMAN KATMAN YAĞLARLA ÇEVRıLı OLSUN Kı?
2-KENDıMı ZAYIFLAMAK ıÇıN KISITLAMAM GEREKMEYECEK,ZATEN DOĞAL OLARAK OLMASINI BU KADAR ıSTEDıĞıM BıRŞEY ıÇıN NıYE KISITLAMALARA VE ZORLAMALARA ıHTıYACIM OLSUN?
3-AŞIRI yemek YEMEKTEN ALDIĞIM HAZ GERÇEK BıR HAZ DEĞıL,O,YAŞAYAMADIĞIM BÜTÜN O ŞEYLERıN YERıNı DOLDURUYOR SADECE
4-YEMEKLER HıÇBıR YERE KAÇMAYACAK,OLDUKLARI YERDE DURACAKLAR,BEN GEÇıCı BıR SÜRE DAHA FAZLA HAZ ALACAĞIM BıR ŞEYE ULAŞMAK ıÇıN ONLARA ÇOK FAZLA YOĞUNLAŞMAYACAĞIM
5-BU YEMEKLERE SIRT ÇEVıRECEĞıM ANLAMINA GELMıYOR,HEM NEDEN SIRT ÇEVıREYıM Kı,ONLARIN NE SUÇU VAR,BUGÜN ŞıŞMANSAM SUÇ YEDıKLERıMDE DEĞıL YEDıKLERıMıN MıKTARINDAYDI VE MıKTARI BEN AYARLADIM
Arkadaşlar,en başta dediğim gibi zayıflamam çok kolay olmadı,ama zor da değildi.O geceden sonra bu yazdıklarımı yüzlerce binlerce defa okumam gerekti.Umutsuzluğa düştüğüm anlarda günlüğümü alıp bunları okudum,yenilerini yazdım,yaptıklarımı,yanlışlarımı,korkularımı,doğru larımı yazdım.Ama çok iyi bildiğim bir şey var ki,sanırım ben beynime bu doğruları yerleştirmeyi başardım kısa bir süre sonra.Arkadaşlar ben herşeyi yedim ama herşeyi.Sadece beynime az yersem de çok yersem de tadın ve hazzın değişmeyeceğini;ama az yersem bedenimi inceltirken çok yersem kalınlaştıracağımı soktum.Mantığım hep şu oldu arkadaşlar:haksızlık etme.. ne kendine ne bedenine ne de kilolarına(vallahi onlara bile haksızlık etmedim,bazen onlardan yana oldum:)).. Bakın mesela şöyle açıklayayım.Birgün oturuyordum,aklıma birden şu mantık geldi:ben bu kiloları alırken oturup durdum yayıldım durdum ve aldım,peki şimdi gene böyle oturursam nasıl azalsınlar ki,yani onları oluşturma aşamasında eğer hareketli olsaydım hiç oluşmayacaklardı değil mi?hem hırsızlık yaptır,hem arka çıkma hapse at misali.ben onlara haksızlık yaparsam onlar da bana yapar tabii.yürümeye başladım.gözünüz korkmasın öyle ani bir geçiş değildi,bilirim şişmanlar kadar nefret eden yoktur spor düşüncesinden,ilk gün 15 dakika yürüdüm mesela,arttırdım sonra.Neredeyse 2.5-3 saat yürüyordum sonlara doğru.ınanın bir süre sonra cazip gelmeye başladı temiz havada ciğerlerimi şişire şişire yürümek,kendimle gurur duymak bunları yapabildiğim için.tavsiyem,mutlaka yürüyün arkadaşlar,kesinlikle sıkı sarkmamış,haksızlığa uğramamış:) bir beden istiyorsanız yürüyün.onu şişiren formunu bozan bizdik,düzeltecek olan da biziz.yapabilirsiniz,tek adım atmaya üşenen ben yaptıysa siz uça uça bile yapabilirsiniz.yürüyüş göbeğimi de etkiledi,bacaklarımı da,hatta gıdımı da,bütün vücudu çalıştırıyor.size garanti ediyorum,bir süre sonra zevk almazsanız yürüyüşten ve onun bedeninize yaptıklarından tekrar şişman olayım. Hiçbir yerim sarkmadı,kimsenin sarkmaz eğer şişmanlarken yaptıklarınızı zayıflarken telafi ederseniz ve haksizlık yapmazsanız o güzelim bedeninize.

Düzenleyen: Güldemir Düzenleme Tarihi : 20-03-2009 Düzenleme Saati :09:07

Ender Saraçtan Yeşil Çay İle Kilo Verme

Bitkisel zayıflama uzmanlarından Dr. Ender Saraç tarafından yeşil çay ile nasıl kilo verirlir, yeşil çay ile zayıflamanın püf noktası nedir, yeşil çay ile ideal kiloya ve forma kavuşmanın sırrının tarifini aşağıda yer alan bilgileri okuyarak öğrenebilirsiniz.

Yeşil Çay ile Kilo Verme Zayıflama Tarifi için Malzeme Listemiz:

1,5 litre su (temiz olması önemlidir)
1 yemek kaşığı yeşil çay
1 tane limon
bir miktar taze nane
esmer şeker
gülsuyu
Çayın Hazırlanışı:

1.5 litre su kaynatılır ve ocaktan indirilir. Ve kaynamış sıcak suyun içerisine , bir yemek kaşığı tepeleme dolu yeşil çay ilave edilir. Bir adet limonun suyunu sıkın ve limonu kabuklarıyla birlikte suyun içine atın. Karışıma taze nane yaprakları, esmer şeker ve gül suyu ekleyin. Unutmayın ki bu karışım kaynatılmayacak, ocaktan inmiş yeni kaynamış su ile hazırlanacak.

Bu karışımı günde 3 defa öğün yemeklerinden önce şekersiz olarak birer bardak ve gece yatmadan 1 bardak olmak üzere düzenli şekilde uygularsanız sağlıklı bir biçimde zayıfladığınızı görebileceksiniz.

Karışım soğuyunca buzdolabına veya termosa koyun. Buzlu limonlu yeşil çay sizi çok diri tutacaktır.

Yeşil Çayın Vücut için Faydaları

Yeşil çayın bileşiminde şunlar bulunur: kateşinler, epigallokateşin gallat (EGCG) gibi flavonoidler, polifenoller , E vitamini, krom, manganez, selenyum ve çinko gibi ve bazı phytochemical bileşikler karotenoidler, tokoferol, askorbik asit (C vitamini), mineraller

Yeşil Çay Ant- enflamatuar, yani hücre yenileyici özelliğe sahiptir.
Arterioskleroz riskini azaltır.
Yeşil çay damar sertliğine karşı sizi korur. Kılcal damarları büzer ve bu sayede ödem oluşmasını önler.
Yeşil çayın deriyi besleme özelliği vardır.
Kalp ve dolaşım sistemine yeşil çayın olumlu etkileri vardır. Kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıkarınızı azaltır.
Yeşil çay ayrıca kemik erimesini engeller.
Migrene faydalıdır.
Mide ve barsak problemlerinizi hafifletir.

Sürekli kullanıldığı zaman, romatizmal hastalıkların tedavisinde faydalıdır.

Alıntıdır.

Yeşil Çay İle Zayıflama

Yeşil çay. International Journal of Obesity dergisinde yayınlanan araştırmaya göre yeşil çay en çok obeziteyle savaşması açısından önemli. Araştırmalar yeşil çay içmenin kilo almayı belirgin bir şekilde yavaşlattığını gösteriyor.  Farelere yeşil çayın içinde bulunan EGCG maddesi verildi ve bu maddenin verildiği farelerin verilmeyen farelere göre çok daha yavaş kilo aldığı ortaya çıktı. Yeşil çayın etkilerini düşük kalorili bir diyet ile birleştirildiğinde daha iyi ortaya çıkarabildiği bulundu.











Yeşil çay ve içindeki EGCG maddesi ile ilgili birçok deney yapıldı . Bulgular yeşil çayın alzheimer tedavisinde, bağırsak kanseri tedavisinde , kalp rahatsızlıkları tedavisinde ve kilo kontrolü için kullanılabileceğini gösterdi. Yeşil çayın içeriğindeki 30-40% oranındaki polyphenol (etken madde) ,siyah çayda sadece 3-10% oranında bulunuyor. Yani bir bardak yeşil çayın sağlığınıza kattığını ancak 5-6 bardak siyah çay içtiğiniz zaman katabiliyorsunuz.



Yeşil çay içmek kilo almayı 45% azaltıyor

Penn State Üniversitesi Beslenme Bilimi Bölümünde profesör olan Joshua Lambert ‘in yaptığı çalışmaya göre yeşil çay tüketimi kişinin ideal kilosuna yaklaşmasını kolaylaştırıyor. Araştırmalar gösteriyor ki yeşil çay içen bireyler ,içmeyen bireylere göre 45% daha yavaş bir şekilde kilo alıyor.

Araştırmacılar ayrıca yeşil çayın deneklerin iştahını kesme konusunda çok başarılı olmadığını ancak yağ yakımını ve kilo almayı belirgin bir biçimde yavaşlattığını belirttiler. Araştırmacıların söylediğine göre hergün 1 veya daha fazla bardak yeşil çay içen bireyler ,içmeyenlere oranla kilolarında çok daha bariz bir düşüş yaşayabilecekler. Birçok beslenme uzmanı hergün düzenli olarak yeşil çay içilmesini öneriyor. Eğer yeşil çayı sevmiyor ve EGCG tabletlerini almayı daha uygun görüyorsanız önerilen doz günlük 500mg ile 1gr arası.

Alıntıdır.

Mutluyum! Çünkü zayıfladım!



Evet yaklaşık bir yılda 37 kilo verdim. Ve nihayet zayıf bir insanım. Hayatımdaki tek kompleksim şişmanlıktı. Ve ne acıdır ki, hayatım çocukluğumdan beri rejimlerle geçmesine rağmen ilk defa işi sonuna kadar götürüp amacıma ulaştım. Bunun sebebi sanırım bardağın dolup taşmasıydı…

Şişmanlığı yaşayan insanlar neden bahsettiğimi daha iyi anlayacaklardır.

Aslında şişmanlar da kendi aralarında ikiye ayrılıyorlar. Birinci bölümde yer alanlar kilolarını kabullenip mutlu mutlu yaşayan, yemeye içmeye devam eden şişmanlardır. Öyle bir salına salına yürürler ki 90-60-90 sanırsınız… Bir de benim bulunduğum ikinci grup vardır. Ve bu grup mutsuz şişmanlarla doludur. Her yediği lokmadan suçluluk duyup, giyinmenin işkenceye dönüştüğü, sokakta yürürken bile elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen grup…Kısacası her bir kilo mutsuzluktur…

İşte bütün bu duygularla yıllarca yaşadıktan sonra 2005 yılının yaz aylarında bir sabah kahvaltısında eniştemle bu konuda tartışmaya başladık. Benim bu konuda ne kadar hassas olduğumu ve üzüldüğümü bildiği halde bana artık 30’umu geçtiğimi ve kilo veremeyeceğim konusunda ısrarlarını sürdürdü. Tartışma inatlaşmaya döndü. Ben de istersem daha önce de birkaç defa yaptığım gibi 3 ayda 20 kilo verebileceğimi iddia etim. Ve tartışma sonunda iddiaya girdik. Evet 3 ayın sonunda 20 kilo verdim. Kolay olmadı ama başardım… (Bu kadarki kısmı için teşekkürler enişte…) İddiayı kazandım. :) :) :)

Kazanmaya kazanmıştım ama hâlâ zayıf değildim. Ve bu sefer iddia için değil kendim için rejim ve spora devam ettim. Bu defa sonuna kadar diyordum. Ve daha yavaş adımlarla 17 kilo daha verdim. Ve inanın hayatımdaki en büyük mutluluk diyebilirim kendi adıma…

Merak edenler için söyleyeyim: Herhangi bir ilaç ya da yan ürün kullanmadım. Sadece uzun süre disiplinli bir şekilde rejim ve sporu hiç bozmadan uyguladım. Ama gerçekten katı kurallarım vardı. Meyvelerdeki şekerlerden, baklagillerdeki karbonhidratlara kadar hesaplayarak çok sıkı tuttum işi. Çevremdekileri sinir edecek kadar…

Beyaz ekmek, pilav, makarna, pasta, börek, çörek, şekerli gıdalar hayal olmuştu. Ve en önemli püf noktası da, herkesin bildiği sıvı tüketimi… Neredeyse su deposu olarak dolaşıyordum. İçtiğim su ve bitki çaylarının haddi hesabı yoktu. Bunların başında yeşil çay, papatya çayı, adaçayı, ıhlamur ve normal çay geliyor. Bir de çok özel günler dışında alkol kullanmadım. O özel günlerde de bildiğiniz gibi en az kalorili olan şarabı tercih ettim.

Ve tabii gelelim spora… Özellikle ilk 20 kilo giderken oldukça fazla spor yaptım. Sabahları 5-6 km yürüyüşle güne başladım. Gün içinde bir iki kere 40-45 dakikalık yüzme ve su içi bölgesel hareketler yaptım. Evde de bu bölgesel karın ve bacak hareketlerini oldukça fazla yaptım.

Ve artık kilolarımdan kurtulmuştum. Eskiden alışverişe çıktığımda mağazalarda kıyafet bulamazken, ya da satış elemanının ‘üzgünüz bedeninize göre yok’ cümlesini işitip sıfır moralle çıktığınız mağazalarda şimdi 36 bedenlerin size uzatılması nasıl bir mutluluktur bilemezsiniz. Ya da herkese normal gelen ama benim ilk defa kullandığım kemerler... Bu da büyük bir mutluluk.

Sizi uzun zamandır görmeyen insanların verdiği tepkiler ise görülmeye değer. Şimdi işin en zor kısmını başarmaya çalışıyorum. Bu kiloyu muhafaza etmek inanın vermekten daha zor. Her gün tartı üzerinde sınav vermek ve frene basmak gerekiyor. Gerçekten isterseniz ve inat ederseniz oluyor bu iş. Tabii biraz da vakit harcamak gerekiyor.

Ne diyeyim ‘ DARISI TÜM ŞİŞMANLARIN BAŞINA!'

Alıntıdır.


Metabolizmayı Hızlandıran Çay Tarifi

Bu yazımızda sizlere, metabolizmayı hızlandıran çay önerisinde bulunacağız. Metabolizmayı hızlandıran çay önerimiz ile birlikte, metabolizmayı hızlandırmak adına önemli bir adım atacağınızı belirtmemiz gerekmektedir. Metabolizmayı hızlandıran çaylar arasında yer alan, ve sizlere vereceğimiz metabolizmayı hızlandıran çay tarifi sayesinde, zayıflamayı daha kolay bir hale getireceğinizi belirtmemiz gerekmektedir. Metabolizmayı hızlandırmak için vereceğimiz metabolizmayı hızlandıran çay tarifi öncesinde, metabolizmayı hızlandıran çay için gerekli malzemeleri aktaralım:


Metabolizmayı hızlandıran çay malzemeleri:
Yarım tatlı kaşığı yeşil çay, ya da bir poşet yeşil çay
Bir küçük poşet mate
Bir parmak ucu büyüklüğünde kabuk tarçın
1/4 tatlı kaşığı biberiye
Metabolizmayı hızlandıran çay tarifi ise şu şekildedir: Bir bardak suyun kaynaması sırasında, metabolizmayı hızlandıran çay için gerekli tüm malzemeleri suyun içerisine atın; otuz saniye daha kaynatıp sonrasında ocağın altını kapatın. Daha sonra ise, metabolizmayı hızlandıran çayı üç dakika boyunca bekletin. Daha sonra ise, metabolizmayı hızlandıran çayı süzün. Metabolizmayı hızlandıran çayı bir dilim limon ile tatlandırmanız gerekmektedir.

Metabolizmayı hızlandıran çay tarifini uyguladıktan sonra, her seferinde taze olarak hazırlamak kaydı ile günde üç ya da dört sefer tüketebilirsiniz. Metabolizmayı hızlandıran çayı aç ya da tok karna içmeniz herhangi bir olumsuzluğa neden olmayacaktır. Fakat metabolizmayı hızlandıran çayı kesinlikle şeker ya da tatlandırıcı ilave etmeden kullanınız.

Zayıflarken Yağlarınızdan Kaybetmeyi Hedef Alın

Doğru bir şekilde hızlı zayıflamak istiyorsanız, vücudunuzda yer alan yağ depolarını vücudunuzdan yok etmeye çalışmanız gerekmektedir. Vücudunuzdaki yağ depolarını ne şekilde azaltacağınız ise, genel zayıflama diyetleri ile çok fazla mümkün olmamaktadır. Hızlı kilo vermek istiyorsanız, ve vücuttaki yağ depolarından kurtularak kalıcı zayıflamak istiyorsanız, hem günlük aldığınız kalori miktarını azaltmalı; ve kişiye özel zayıflama diyetleri uygulamalısınız.
Günlük kalori ihtiyacını azaltmak üzere piyasada bulunan doğal ilaçlardan faydalanmak mümkündür. Piyasada dolaşan doğal zayıflama ilaçlarından yararlanarak, günlük alacağınız kalori ihtiyacınızı azaltabilmeniz mümkündür. Ve genellikle, alınan kalori miktarı azaldığında kişilerin enerjleri düşmektedir. Oysa ki, doğal kalori azaltıcı ilaçları kullanırsanız, enerjiniz artacak; ve kalori eksikliği problemi de yaşamayacaksınızdır. Ancak, doğal da olsa, bu ilaçların, tarım ve köy işleri bakanlığı ile sağlık bakanlığı tarafından onaylandığına; ve üzerlerindeki etiketlerin gerçek olduğuna kesin kanaat getirmeniz gerekmektedir.
Uzmanlar şunu da üzerine basarak belirtiyor: var olan pek çok zayıflama diyeti ile, belki de aç kalarak, haftada beş kilo verebilmeniz mümkün olsa dahi, verilen bu kilolar, sizin yağ depolarınızı azaltmayacaktır. Bundan dolayı da vereceğiniz kiloları geri alacaksınız. Mutlaka yağlarınızı eritmeye endekslenmelisiniz.
Püf Noktası: Sürekli tartılmak yerine, kaç beden inceldiğinizi kontrol ederseniz, su kaybı ile kaybettiğinizi sandığınız kiloların geri gelmesinden yıkılmazsınız. Önemli olan su kaybı değil, yağ kaybıdır.

Alıntıdır.


Bilinçaltı Temizliği İle Kalıcı Beden Değişimi

Kendinizle yeniden barışmaya  ve kendinizi yeniden sevmeye ne dersiniz?
Unutmayın ki  güzellik sizlere verilmiş kutsal bir hediyedir ve sizden çevreye yayılan bir enerjidir. Kilonuzla beraber  ne yazık ki bu  enerji akışı kesilir. Bedeninizi ve beyninizi aşırı yemekle doyurmak yerine gelin hep birlikte  hayallerinizi gerçekleştirelim. Kalçanızda, poponuzda ve  göbeğinizde yığılmış   olan, endişe, kızgınlık, korku ve üzüntü nedeniyle  siz farkına varmadan oluşmuş binlerce yağ hücresi olmasa nasıl olurdunuz?
Bilinçaltı  nedir?
Saf  çocuk gibidir. Bilincimiz (zihnimiz) ya geçmişte ya da gelecektedir, asla “şimdi”  veya “an”da  değildir.…..Önemli olan ise zihni şimdi de tutabilmektir. Zihin sürekli az önce yaşadıklarını düşünür  veya az sonra yapacaklarını  planlar,  bu sırada bilinçaltımızda  ne kayıtlıysa onu uygulatır bedene! İşte bu nedenle hafiflemesi ve zayıflaması gereken bilinçaltıdır. Eğer bilincimiz  şimdide kalırsa ,  her istediğimiz gerçekleşir.
Nasıl etkileyebiliriz bilinçaltını peki?
Siz eğer sürekli kiloyu düsünürseniz tahmin edin ne olur? Onu hayatınızda var edersiniz.
Hele bir de ben şişmanım ve ne yaparsam yapayım bunu başaramıyorum kilo veremiyorum inancınız varsa, artık kilolarınız sizinle ömürlük bir arkadaşlığa girer.
Hele birde ben şişmanım ve ne yaparsam yapayım bunu başaramıyorum kilo veremiyorum inancınız varsa, artık kilolarınız sizinle ömürlük bir arkadaşlığa girer. Yaşamınızda olmasını istediğiniz şeylere odaklanmanız gerekir. İstemediğiniz şeyler odaklanmak sadece onları hayatınızda var eder.İstemediğiniz şeyleri unutun sadece.
Kilo fiziksel olarak bedenimizde olmadan önce, bilincimizde kayıtlıdır.
Kilo  etrafımızda bir duvar gibidir. Duvarda neler var? Utanç, öfke, kızgınlık, Küçümseme, Haksızlık, Kurban olma, Baskı, Değersizlik? Arzuladığınız bedeni ve  yaşamı yaratabilmek için, küçük saf bir çocuk gibi olan bilinçaltını temizleyerek, çok kolayca istediğiniz bedene ve hayata kavuşmak elinizde. Bedeninizin, düşüncelerinizin farkına varıp, yaşamak  istediğiniz ve sahip olmayı arzuladığınız bedeni yaratmaktaki , size ait engelleri bulup dönüştürebilmektir amaç. Bunun sonucunda  kendi merkezinde  mutlu, tatminkar  ve bereketli  bir hayata kavuşmak.
Dr. Gönül ATEŞSAÇAN

Aile  Hekimi ve Sağlıklı Yaşam Uzmanı

Bilinçaltını İkna Ederek Kilo Verme

Bilinçli olarak yapılan diyetlerle birkaç kilo verilir. Ancak bu kilolar daha sonra fazlasıyla geri alınır.



Aşağıda verilen su sesli bilinçaltı telkinini hergün en az 1-2 saat dinleyerek (ne kadar çok dinlenirse etkisi o kadar çabuk görülür) kilolarınızı geri almamak üzere verebilirsiniz. Bu telkin bilinçaltınıza kilo vermenin ne kadar kolay olduğu düşüncesini aşılıyor ve bilinçaltınızı her hafta en az yarım kilo vermeye programlıyor. bu yarım kilo bir, iki hatta üç kiloya kadar çıkabilir.



Kilo vermek için yapacağınız tek şey bu telkini dinlemek. Telkin ile birlikte diyet yapmanıza ya da aç kalmanıza hiç gerek yok. Siz yemek isteseniz bile bilinçaltınızın proglamlaması tamamlandığında size izin vermez. Böylece sağlıklı olarak kilo vermiş olursunuz.



Telkini dinlerken istediğinizi yapabilirsiniz. Hatta uyurken bile dinleyebilirsiniz. Kitap okuyun, televizyon izleyin, başka müzikler dinleyin hiç fark etmez. Ancak su sesini duyun bu yeter. Bilinçaltınız gerekli mesajları algılıyordur.



Bilinçaltı telkinlerini daha önce duymayanlara ne olduğunu söyleyeyim. Bilinçaltımız kulağımızın duymadığı sesleri bile çok rahat algılar. Bu telkinlerde ise fon müziklerinin arkasına mesajlar yerleştirilmiştir. Bu mesajları kulağımız duymaz(duymaması da gerekiyor) ancak bilinçaltımız çok rahat bi şekilde algılar. Birşeyi bilinçaltı isterse o şey kesinlikle yapılır. Bilinç buna karşı gelemez. Bu yüzden bilinçaltı telkinleri işe yarıyor.




Unutmayın tek yapacağınız dinlemek.

Alıntıdır.

Bir Zayıflama Hikayesi

“Merhaba ben Elif, 26 yaşındayım ve İzmir’de yaşıyorum. Lise yıllarımda girdiğim bir bunalım sonrasında aşırı yemek ve uyuşuk yapımdan dolayı hızla kilo almaya başladım. 26 yaşıma geldiğimde 120 kilo olduğumu fark ettim. Evet fark ettim çünkü yedikçe kilo aldığımı hiç hissetmiyordum ve girdiğim bunalım tam altı yıl beni kendi içime hapsetti.


Arkadaşlarım evlenme hayalleri kurarken birden aklım başıma geldi ve aynanın karşısına geçtim. İnanın kendimi öldürmek bile istedim ama aklımı başıma toplayıp bu saçma fikirden sıyrıldım. Ailemin de manevi desteği ile hayatımı düzene soktum. Zayıflamak için kendi kendime koyduğum kurallar şunlar oldu;

Sabah erken kalkmaya başladım, çünkü gün ne kadar uzun olursa o kadar ayakta kalarak kalori yakabileceğimi düşündüm. Kahvaltımı hep aynı saatte yaptım (08:00/09:00 arası) ve ekmeği 5 dilime düşürdüm. Normalde ne kadar yediğimi hayal edin. Kahvaltılarım da yeşillik çoğaldı ve margarinden uzaklaştım. Kaymak ve çikolata gibi gıdaları sildim hayatımdan. Kahvaltıdan sonra  bir ara öğün saati belirledim çünkü acıkıyor ve sinirleniyordum. Saat 10 civarlarında atıştırmalar yaptım. Ara öğünlerde ki atıştırmalarım genelde kavrulmamış tuzsuz badem, fıstık, leblebi gibi şeyler oldu. Kayısı, üzüm ve meyveler de tükettim bu öğünler. Öğlen yemeğini de düzenli olarak aynı saatlerde yedim ve ekmeği 3 dilime düşürdüm. Bir kap çorba, az porsiyon yemek ve yemek sonrasında yoğurt yedim. 3-4 saatlerinde yine bir ara öğün belirledim kendime ve midemin hep meşgul olmasını sağladım. Bol bol meyve ve salatalık tükettim bu tarz ara öğünlerde. Akşam yemeğinde ise yine az çorba ve az porsiyon yemek yedim. Hayatımdan pek fazla tat eksiltmedim. Sadece ana öğünlerimde her gün farklı yemekler yemeye dikkat ettim ve ara öğünleri asla atlamadım. Haftayı böldüm ve birinci gün ızgara, ikinci gün sebze yemeği, üçüncü gün baklagil, dördüncü makarna, beşinci gün et, altı ve yedinci günlerde yumurta yada sevdiğim yemekleri yaptım ancak hepsi 1 porsiyondan az tüketildi.

Düzenli olarak her gün 1 saat yürüdüm, koşmamın tehlikeli olduğu söylendi çünkü kilom çok fazlaydı. Bu düzeni  3 ay boyunca sürdürdüm ama hiç esnetmeden. Akşam kendime meyve saatleri belirledim ve akşam 9dan sonra hiç gıda almadım. En önemlisi de bol bol ama az az su tükettim. Bu sayede 3 ayda 50 kilo verdim. İnanması zor ama gerçekten bunu başardım ve hiç bir uzmandan destek almadım.


Anladığım ve öğrendiğim tek şey çözümün kendimde saklı olduğuydu. Zayıflamak için karar alın ve uygulayın. Şuan evlenme pilanları yapıyorum ve çok mutluyum. Yıllardır oturduğum yerden kalktım ve hayata sıkı sıkı sarıldım. Vazgeçmeyin, başarabilirsiniz.”

Alıntıdır.

Bir Diyetisyenin Zayıflama Hikayesi

Yıl 1998… Üniversite son sınıfta, okulun son dönemindeydim. Okul bitiyordu ve hala hayatta ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Hala kilolarımla savaş veriyordum. Hayatta hiçbir şey kilom kadar önem taşımıyordu. Ah keşke bir zayıflayabilseydim!

Zihnim “Finans okudum, acaba finans alanında mı bir şeyler yapsam, Yoksa başka bir alan üzerine yüksek lisans mı yapsam? Ama ondan önce gidip kendimi bir merkeze kapatıp kilo mu versem?” sorularıyla meşgulken, birden çok fena üşüttüm. Sanırım zihinsel yorgunluk benim hasta olmama sebep oldu.

Okulun hastanesine gittiğimde, oradaki hemşire 80 kiloluk Didem’e “Neden kilo vermiyorsun?” diye sormaz mı! Sanki biz de keyfimizden şişko şişko etrafta dolanıyorduk. “Çok istiyorum ama bir türlü veremiyorum” dedim. Bunun üzerine hemşire “Neden okulun ücretsiz beslenme uzmanından faydalanmıyorsun?” diye sordu.

Eh, İstanbul’da yazları denemediğim diyetisyen kalmamıştı, bunu da denesem ne olur diye düşündüm. Hemen randevu aldım ve gittim.

Oradaki beslenme uzmanı iki saate yakın benimle konuştu. Hayatımı, geçmişimi, yemekle olan bağımı iyice sorguladı. O kadar ilgilendi ki benimle, inanamadım. Hemen eve gittiğimde o sırada beni ziyaret etmekte olan anneme ve iki ablama kadını anlattım. Süheyla Abla’m “Didem beslenme okusan ne iyi olur, değil mi?” dedi. Bir soru, evet bir soru hayatımın tüm döngüsünü değiştirdi. Kendi kendime, “Evet, beslenme okursam o zaman zayıf olabilirim” diye düşündüm. Ve okulda gittiğim beslenme uzmanı kadar iyi olmak istedim.

Beslenme uzmanına ikinci görüşmeden sonra gitmemeye karar verdim. Neden mi? Yapamadım. Anlaşılan hala kafamda bir şeyleri bitirememiştim. İstemedim gitmek. Ama kadın beni defalarca aradı ve telesekretere mesaj bıraktı: “Didem, hiç önemli değil, kilo vermediysen, hatta aldıysan bile gel, ben sana yardım etmek istiyorum.”

Kadının bu davranışı beni o kadar etkiledi ki… “İnşallah ileride ben de onun gibi olurum” diye düşündüm. Düşündüm ama yine de tekrar görüşmeye gitmedim.

Okulun son döneminde “beslenmeye giriş” dersine yazıldım. Derste öğrendiğim her şey aklımda kalsın istiyordum. Yavaş yavaş öğrendiklerimi uygulamaya da koyuldum. Sabahları bir dilim kepekli ekmeğin üstüne ya nutella ya da doğal fıstık ezmesi sürüyordum. O gün canımın ne çektiğine bağlıydı. Öğlenleri sandviç yiyordum. Akşamları da o sıralarda çok zayıf olan erkek arkadaşımla canımız ne çekerse onu yemeye gidiyorduk.

Hayatımda ilk defa üç öğün düzenli yemeye başlayıp abur cuburu kestim. O sene fark etmeden ama çok içtenlikle söylüyorum, fark etmeden 28 kilo verdim. Hem de hiç tartıya çıkmadan.

Kilom bir sene boyunca gayet iyi gidiyordu. Ta ki tekrar tartıya çıkıp 52 kilo olduğumu görene kadar… Tartıda 52 kiloyu görünce içimde birden 49 kilo olma isteği uyandı. Ama nasıl bir istek anlatamam size. Ve ben 49 olmak isterken tekrar 70’li rakamlara kadar yükseldim. Birden “Rejim yapmam gerek, az yemem gerek” komutu beynime gidince içimde kendimi önleyemediğim bir açlık duygusu uyandı.

Bir senedir düşünmediğim, aklıma bile gelmeyen abur cubur, çikolata türü tatlılar gözümün önünde uçuşmaya başladı. Tekrar çikolata krizlerim başladı. Çikolata yedikçe daha çok yemek istedim. Yedikçe yedim, yedikçe yedim. Yedikçe moralim bozuldu, kilo aldım. Kilo aldıkça daha da moralim bozuldu ve daha çok yedim. Daha çok yedikçe kendimden daha çok nefret ettim ve kendimi uyumaya verdim. İnanılmaz bir kısır döngünün içine girdim.

Bu dönemde kendim için yapmış olduğum en güzel şey New York’ta klinik beslenme okurken pilates derslerine yazılmam oldu. 24 saat öncesinden dersimi iptal etmezsem dersim yanıyordu. Onun için kendimi fil gibi de hissetsem kalkıp dersime gidiyordum. Eh o kadar para vermiştik ya...

Esasında ne ilginç bir psikolojidir... Zamanında bir sürü spor salonuna üye olup gitmemiştim ve tüm bir seneyi yakmıştım. Ama orada mantık şöyleydi: Bugün gitmesem de yarın gidebilirim. Esasında bugün için de param yanıyordu ama bakış açım öyle değildi. Ama pilates dersine gitmediğimde dersim yanıp param cebimden bir anda gitmiş gibi oluyordu. Başta ödemiş olduğum para motivasyon olurken zamanla o kadar çok sevdim ki derslerimi ve hocamı, haftada üç derse gitmeye başladım.

Eğer bugün 150 kilo olarak etrafta dolanmıyorsam bunun en büyük etkenlerinden birisi pilates derslerime aksatmadan gitmiş olmamdır. Esasında pilates beni zayıflatmadı ama spor yapıyor olmak bana iyi hissettirdiğinden en azından tekrar 80 kilolara kadar kendimi koyvermemi engelledi.

Kilo maceram o kadar uzun soluklu bir yolculuk ki bu yazdığım sadece ufacık bir parçası… İnşallah başka yazılarımda farklı anılarımı paylaşmak dileğiyle...


Her şey sizin elinizde… Yeter ki ulaşmak istediğiniz hedefe gönül koyun.

Alıntıdır.